Emir Timur ''Gavur İzmir'' önlerinde... 1402-1403 Emir Timur'un İzmir Kuşatması ve sonrasında yaşananlar...

 


Emir Timur İzmir önlerinde… Hem İzmir’in hem de Osmanlı tarihinin önemli dönüm noktalarından birisidir aslında İzmir’in yani İzmir şehrinin ‘Gavur’ kısmının fethi. Nasıl diye soracak olursanız 15.yüzyılda İzmir şehri iki kısımdan oluşuyordu. Bir kısım günümüz Kadifekale civarında yaşayan, şehrin denize uzak kısmı olan ve ekseri Müslüman ahalisi bulunan İzmir, bir diğer kısmı ise şehrin deniz kenarında bulunan, ‘Aşağı Kale’ olarak adlandırılan, St.Jean şövalyelerinin koruduğu güçlü surlarla çevrili ve içerisinde yaklaşık 1000 kadar tam teçhizatlı şövalyenin ve zengin Hristiyan ahalinin yer aldığı ‘Gavur İzmir’ di. Günümüzde çeşitli çevrelerin İzmir’i aşağılamak için kullandığı ‘Gavur İzmir’ ismi buradan gelmektedir.

1402 yılında Ankara Savaşı’nda Yıldırım Beyazıd’ı esir edip ordusunu dağıtan Emir Timur’un önünde Anadolu’yu yağma ve talandan koruyacak hiçbir güç kalmamıştı. Birçok komutanını bir Orta Asya geleneği olarak Anadolu içlerine yağma için gönderen Timur, emrindeki az sayıda orduyla Kütahya’ya geldi ve kutlamalar gerçekleştirdi. Yaklaşık 1 ay Kütahya’da kalan Timur, güneyden yani Afyon üzerinden yağmaya devam ederek Denizli ve Aydın hattına yani Büyük Menderes vadisi üzerinden Tire’ye ulaştı. Burada görüştüğü Türk ahaliden İzmir ile ilgili, şehrin iki kalesinin bulunduğunu, bu kalelerde Müslüman ve Hristiyan ahalinin ayrı ayrı yaşadığı ve bu nedenle Türk İzmir ve Gavur İzmir ismiyle iki merkezin yer aldığını ve Müslümanların yıllardır Gavur İzmir kalesini ele geçiremediğini öğrenir. Bu bilgilerden sonra rotasını ani bir kararla ‘Gavur İzmir’e çeviren Timur, öncesinde Emirzade Pir Muhammed ve Şeyh Nureddin’i öncü kuvvet olarak İzmir’e yönlendirerek bir bakımdan şehrin kuşatmasını kendisi gelmeden başlatır. 

Kaleye ulaşan iki kumandan ‘Aşağı Kale’nin komutanı Guillaume de Mine’ye bir elçi göndererek ‘şehirde yaşayanların İslam dinini seçmeleri ya da vergi vermelerini ’iletir. Koşulların kabul edilmemesi durumunda kaledeki herkesin kılıçtan geçirileceğini de bildirir. Fakat kale komutanı Mine hakaretvari bir üslupla önerileri reddeder. Çevre adalardan kendilerine yardım gönderilmesini ister. Adalardan yaklaşık iki bin asker ve bol miktarda erzak ile cephane gönderilir.

Savaş Başlıyor…

Olumsuz yanıt sonrası Timur, 2 Aralık 1402 tarihinde yoğun yağış ve soğuğa aldırış etmeden Tire’den İzmir’e hareket ederek İzmir önlerine gelir ve hazırlıklarına başlar. Hazırlıkların ardından saldırıya başlayan Timur birliklerinin hedefinde kale surlarından gedikler açarak yanar oklar ile mancınıklar eşliğinde kaleye hücum etmek vardır fakat şövalyelerin ciddi direnişi bu taarruzun başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olmuştur.

Timur, bu şekilde kaleyi düşüremeyeceğini ve hücumun deniz üzerinden de yapılması gerektiğini anlayınca kalenin etrafına bir set inşa ettirir. İnşa edilen bu setin üzerine belirli aralıklarla sur duvarlarına çıkmayı kolaylaştıracak ahşap kuleler yaptırır. Bu kulelerin her biri en az 200 savaşçı taşıyabilmektedir. Yapılan bu kuleler büyük tekerleklerle inşa edildiği için surlara rahatça yaklaşıp uzaklaşabilmektedir. Ayrıca bu esnada 10.000 civarı lağımcı, surların alt kısımlarına büyük gedikler açmaktadır. Buradaki amaç gediklere konacak odunları yanıcı maddelerle ateşe vermek ve surların çökmesini sağlamaktı. Denizden gelebilecek yardımları da engellemek ve tahrip etmek için iç limanın bulunduğu alana büyük taşlar dökülmüştür ve liman ağzı daraltılmıştı. İç limana yaptırılan bu set ile karada yaptırılan set birleştirilerek kale, tam bir muhasara altına alınmıştı. Bu birleşmenin ardından Timur, limanın orta ve farklı yönlerine çakılan kazıklar üzerine oldukça sağlam bir iskele yaptırır.

Kalenin bu cephesinden de karadan ki gibi saldırı gerçekleştirilecektir. Yaklaşık iki hafta sonra başlayan şiddetli saldırılarla beraber lağımcıların kazdıkları tünellerde yer alan ahşap desteklerin yanmasıyla çöken surlarda ciddi tahribatlar oluşur. Böylece kalenin merkezine kadar çekilmek zorunda kalan şövalyeler, şiddetli çarpışmalar sonucunda yanlarına kalede görev yapan bir nevi konsolosları yani ‘Balyos’ları da alarak savaş gemilerine binerler ve şehirden ayrılırlar. Kaçanların arasında kale komutanı Mine’de yer almaktadır. Hristiyan halkta bu gemilere binmek ister fakat şövalyeler buna izin vermezler. Esir alınan Hristiyanlar kadın, çocuk, genç, yaşlı denmeden kılıçtan geçirilmiştir. Kılıçtan geçirilen insanların kesik başlarından iki kule inşa ettirilir. Yardıma gelen şövalyelere mancınıklarla bu kesik başlar fırlatılır ve dehşete düşen gemidekiler karaya yaklaşmadan geri dönmek zorunda kalır. Kalenin fethinin  ardından ele geçirilen tüm ganimetler Türklere bağışlanır. Daha sonra Osmanlı egemenliğiyle beraber Türkler, Kadifekale’den şehrin deniz kıyısına doğru yayılmaya başlar ve şehir içerisinde ‘Türk İzmir-Gavur İzmir’ ayrımı ortadan kaldırılmış olur.

Gavur İzmir olarak adlandırılan kalenin bu şekilde düştüğü haberi kısa zamanda yayılır ve Midilli ve Sakız adaları ile Eski Foça ve Yeni Foça’nın Cenova devleti vatandaşı olan valisi, aynı felaketin başına gelmesinden korkarak Timur’un huzuruna çıkar. Timur’un torunu Muhammed Mirza’ya değerli armağanlar getirerek vergi ödemeyi kabul eder. Timur, Cenovalı valiyi iyi bir şekilde karşılayarak verilen karardan dolayı memnuniyetini belirtir ve kendisine değerli bir altın asa armağan eder.

Batı’ya yaptığı üç ayrı seferde, en uç nokta olarak geldiği İzmir’in fethini tamamlayan Emir Timur, yağmalanmış ve harabeye dönmüş İzmir’den ayrılarak ordugahını Ayasuluk (günümüz İzmir’in Selçuk ilçesi)’a taşır. Burada da yaklaşık otuz gün kalan Timur’un komutanları hemen tüm çevreye akınlar yaparak ahaliden kan vergisi toplar. Bazı tarihçiler Timur’un burada da büyük kıyım yaptığını yazmışlardır. Yine Timur’un vahşetine bir örnek de yürüyüş yolu üzerinde bulunan bir Anadolu kasabasında karşısına çıkan çocuklarla ilgilidir. Yapılacak bir çatışmayı kaldıramayacak kadar yoksul bu beldenin çocukları ellerinde bulunan Kur’an-ı Kerim’den sureler okuyarak, evlerine zarar vermemesini ve aman dilemek için Timur’un önüne çıkar. Ancak merhamet dileyen çocukları bağışlamak yerine süvarilerine dönerek çocukları atları ile çiğnemelerini emreder ve emri yerine getirilerek çocukların tümü katledilir.

Timur, daha sonra Milas, Eğirdir, Akşehir, Konya hattı üzerinden Anadolu’yu terk ederek Semerkand’a döner. Kısa zaman sonra Çin seferine çıkmak üzere ordusuyla birlikte şehirden ayrıldığında yakalandığı sıtma hastalığından kurtulamayarak 19 Şubat 1405 tarihinde, gelmiş geçmiş tüm savaşçı liderlerin en zalim ve kanlısı olarak hayata veda eder.


Kaynakça:

İlgili yazının referans noktası https://kentyasam.com/2015/07/10/izmir-tarihinin-en-kanli-savasi/ sitesinden alınmıştır. İntihale mahal vermemek adına sitede bulunan yazılar, yazarın tarih bilgileriyle harmanlanarak siz değerli okuyucularımıza sunulmuştur.

 






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanal Cephesi Harekatı-1

İyonize Olmayan Radyasyon Kaynakları: Biyolojik Etkileri

19.Yüzyıl Sırp ve Yunan İsyanları