Yavuz Sultan Selim Han'ın 40.000 Aleviyi Katli Sorunsalı: 1511 Şahkulu İsyanı Sonrası Orta ve Doğu Anadolu Alevilerine Güvensizliğin Nedenleri - The Problem of Yavuz Sultan Selim Khan's Murder of 40.000 Alevis: Reasons of Insecurity to the Central and Eastern Anatolian Alevis after the 1511 Sahkulu Rebellion
16. yüzyılın ikinci
yarısında, dönemin tarih kitaplarında anlatılan şekliyle Anadolu’da yaklaşık 40.000
Alevi’nin katledildiği ve sürgün edildiği yazılır. O dönemden günümüze ise
çeşitli sosyal ve siyasi topluluklar “Yavuz Sultan Selim 40.000 Alevi’yi
katletti.” gibi sözler sarf ederek, Türkiye’deki toplumsal ilişkileri belirli
kutuplara ayırmaya çalışan bir anlayışı ortaya çıkarmaya uğraşmaktadır. Aslında
bu meselenin kökenini 2 kısımda incelememiz gerekiyor. Hem o dönemin
Osmanlı’sını, hem de Safevi devletini incelemek meseleye iki perspektiften
bakmamızı ve sağlıklı değerlendirmemize yardımcı olacaktır.
İşin Safevi boyutuna
bakarsak dönemin Safevi lideri Şah İsmail, ele geçirdiği topraklarda hakimiyeti
sağlamak adına halka çok kötü davranmış ve ekseri Sünni topluluklara, bağlı
bulundukları yerleşkelerde yaşama hakkı tanımıştı. Özellikle İsfahan, Fars,
Yezd, Kirman ve Horasan gibi bölgelerde Sünni nüfus hızlı bir şekilde
azaltılmıştı. Örnek verecek olursak o dönem Tebriz’de yaşayan Akkoyunlu
Türkmenlerden yaklaşık 40.000 kadarını katlettiği çeşitli kaynaklarda yazılır.
Bununla birlikte Şah İsmail, farlı iki kaynaktan aktarılan rivayete göre annesi
Alemşah Begüm’ü de öldürttüğü söylenir. Bazı kaynaklarda ölen bu kadının Şah’ın
öz değil de üvey annesi olduğu belirtilir.
Safevi hareketi kendi
bölgesinde farklı mezhebi eğilimleri kolay kolay izin vermez ve bütünüyle
halkın mezhep değiştirmesini isterdi. Karşılık olarak Osmanlı’daki Alevi
gruplar, 40.000 kişinin öldürüldüğünü
söyleseler de uzun yıllardan beri Osmanlı içerisinde varlıklarını
sürdürmüşlerdi. Bu durum iki devletin inanç farklılıklarının ortaya
çıkarılmasında önemlidir. Ayrıca İran’da Şah İsmail’in ön ayak olduğu Kızılbaş
Hareketi, bir süre sonra Caferi-Şii hareketine çevrilerek zaman içerisinde
Alevilik sonlanmış, Osmanlı’da ise bu inanç sistemi günümüze kadar devam
etmiştir. Bu durum da Yavuz Sultan Selim Han’ın “40.000 Alevi’yi katletti.”
görüşü ya da iddiası pek de güçlü değildir.
40.000 Alevi’nin
katledildiği bilgisi “Selimname” isimli eserde yoktur. Konuyu ortaya çıkartan
ilk kaynak İdris-i Bitlisi’nin “Selimşah Name” isimli eseridir. Uzun süre
Osmanlı’ya hizmet eden ve Selim Han’a yakınlığıyla bilinen bu ismin, II.Beyazıt
dönemine kadar kaleme aldığı “Heşt Behişt” isimli 8 ciltlik bir eseri
mevcuttur. Sultan Yavuz dönemiyle ilgili bilgileri ise not olarak almış fakat
ömrü yetmediği için temize çekememiştir. Çekilemeyen bu notlar Kanuni döneminde
kitaplaştırılmış ve ortaya “Selimşah Name” çıkmıştır. Bu eserde Çaldıran öncesi
Edirne’de sefer hazırlığı yapan I.Selim’in Kızılbaş Ahalisinin kökünü kazımak
için memleketteki idarecilere mektuplar yolladığı belirtilir. Alevilerden büyük
bir kitlenin öldürüldüğünü yazan şahıs, olayları ise yazıcıların deftere yazığı
yazılar sonrasında sayının 40.000’i bulduğu ve ulaklar deftere yazılan her bir
yazıyı, memleketin çeşitli yerlerindeki yöneticilere ulaştırarak keskin kılıcın
yazılanlara yöneldiği ve Hak’tan kim yüzünü çevirirse hakkın onu kılıcıyla
öldüreceğini yazar. Bu bilgiler daha sonra Hoca Saadettin ve Gelibolulu Ali
tarafından da tekrarlanmıştır. 40.000 kişinin sürgün edildiği ya da öldürüldüğü
belirtilmiştir. Bu durum sonraki tarih anlayışını yani şüpheci yaklaşmayan
tarihçiler tarafından da kullanılmıştır.
İdris-i Bitlisi’nin
belirttiği defterlere kaydedilip isimlerin İstanbul’a yollandığına dair bir
arşiv belgesi yoktur. Bu iddia I.Selim ve Şehzade Ahmet arasındaki taht
mücadelesidir. O dönemde Yavuz, Şehzade Ahmet ve Kızılbaş olan yeğeni Şehzade
Murat’ı destekleyen sipahi beylerini ve Kızılbaş liderlerinin isimlerini
istemiştir. Tokat, Niksar, Bafra, Amasya ve Ladik gibi yerlerden gelen
isimlerin öldürülmesini emretmiştir. Buralardan getirilen toplam kişi sayısı
ise 72’dir. Bu öldürülenler dışında konu ile ilgili herhangi bir belge yoktur.
Bu durumda hem Yavuz’un hem de Şah İsmail’in 40.000 rakamı yanlıştır. Dönem
kaynaklarında olayın hacmini anlatmak veya birbirleri arasında üstünlük kurmak
için bu rakamların ortaya atıldığı söylenebilir. Eğer bir iddia varsa bu
rakamların yuvarlama olduğu bellidir ve kesin bir rakamın ortaya çıkarılması
gerekir.
Osmanlı Devleti, hem
Yavuz hem de diğer zamanlarda ki özellikle Yavuz döneminde daha yoğun olmak
üzere Doğu’daki Şii ve Alevi hareketlere karşı sert tedbirler almıştır. Bu meselenin
II.Bayazıd döneminde ortaya çıkan Şahkulu İsyanı’nda nasıl bir kaosa
dönüştüğünü anlayabiliriz. Şahkulu İsyanı, Osmanlı’yı bir duraklama dönemine
sokmuş, devlet bu döneme “Kızılbaş Fetreti” demiştir. O dönem Şah İsmail,
Osmanlı Devleti içerisinde görev yapan Tımarlı Sipahi ve diğer kuvvetlerin
liderlerine mektuplar yazarak kendi ordusuna çağırmış ve bir kısım asker karşı
tarafa geçmiştir. Haliyle de sert tedbirler alınmak zorundaydı. Bu sert
tedbirlerin katliam düzeyine ulaştığına dair bir kanıt yoktur. Ayrıca Şahkulu
İsyanı sonrası bazı oluşumların sürgün edildiği, af edildiği ya da öldürüldüğü
bilinmektedir. Ortaya çıkarılan en önemli sonuç ise 1511 Şahkulu İsyanı sonrası
Osmanlı’nın Anadolu’nun orta ve özellikle doğusunda yaşayan Alevilere bir daha
güvenmediğidir. Sadece kendi içlerinde yaşamalarına izin verilmiştir.
Kısacası ortada
söylendiği gibi bir Alevi katliamı olmadı. Sadece isyan eden grupların şiddetli
bir şekilde cezalandırıldıklarını görüyoruz. Yavuz Sultan Selim Han’ın bu kadar
sevilmemesinin en önemli nedeni de Anadolu’yu Şii akımlardan korumasıdır.
Kaynak:
Bu yazının önemli bir bölümü Youtube’da yayın yapan DFT Tarih kanalının 17
Aralık 2018 tarihli “Yavuz Sultan Selim Alevileri Katletti mi?” başlıklı
videosundan alıntı yapılarak yazılmıştır.
Dipnot:
Yazı içerisinde bulunan anlatımlar, herhangi bir mezhebe bağlı kalınmadan
tamamen tarafsız olarak yazılmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder