Yugoslavya İç Savaşına Genel Bir Bakış ve Yugoslav Halk Ordusu ( An Overview of the Civil War in Yugoslavia and The Yugoslav People's Army)




Yugoslavya iç savaşı, ardında binlerce ölüyü, on binlerce yaralıyı, Avrupa içerisinde dağılan binlerce göçmeni ve geriye alt üst olmuş parçalanmış bir ülkeyi bıraktı. İç savaş devam ederken Birleşmiş Milletler (BM) Yugoslavya’ya Barış Gücü göndermeye karar verdiyse de bu durum savaşın durmasında etkili olamadı. Örneğin 11 Temmuz 1995’de Srebrenitsa’da Hollanda Barış Gücü askerlerinin gözleri önünde 7.000’den fazla Bosnalı Müslüman, Sırp güçleri tarafından katledildi. 1992-1995 yılları arasında gerçekleşen bu iç savaşın bütün faturası günümüzde dönemin Yugoslav ordusuna çıkarılıyor. Yaşanan bütün olaylardan bu ordu sorumlu tutuluyor ve suçlanıyor. Savaşın devam ettiği yıllarda hiçbir kurum ve kuruluşu dinlemeyen ve resmen başına buyruk hareket eden bu ordu aslında dış dünyadan bakıldığında o dönem kapalı bir kutu görüntüsü veriyordu. Başında kimlerin olduğu ve ne yapmak istediği özellikle Mareşal Tito’nun ölümünden sonra belli olmadı.
Yugoslav Ordusu bir zamanlar kendi silahını kendisi yapan Balkanların yani Güneydoğu Avrupa’nın en güçlü ordusuydu. Son dönemlerinde komünist generallerin elinde oyuncak olan, o dönem konjonktürüne göre modası geçmiş adeta dev bir makine görünümündeydi. Bu ordu soğuk savaş yıllarında izlediği tarafsızlık politikasıyla gelişmiş ve güçlenmişti. Nato ve Varşova Paktına girmediği için hem Amerikan hem de Sovyet yardımı alarak Avrupa’nın önemli askeri güçlerinden biri oldu. Ordunun savunma stratejisi de 2.Dünya Savaşında edinilen tecrübe ve Yugoslav federal yapısına göre hazırlandı. Buna göre dıştan gelecek bir saldırı önce yerel halk birlikleri tarafından durdurulacak ve federal orduya zaman kazandırılacaktı. Daha sonra federal ordu duruma müdahale edip düşmanı püskürtecekti. Bu sisteme işlerlik kazandırmak için askerlik mecburi hale getirildi. Yerel birlikler eğitilerek ülke savunmasına hazırlandı. Böylece Yugoslav ordusu birbirini tamamlayan 2 kuvvete dayandırıldı. Bir yanda sivillerin oluşturduğu yerel birlikler diğer tarafta profesyonel askerlerden oluşan ve tüm Yugoslavya’yı korumakla görevli Yugoslav Halk Ordusu.
Bu sistem Mareşal Tito sayesinde çok güzel bir şekilde işledi. Çünkü Tito hem hükümetin hem de ordunun başındaydı. Fakat Tito’nun ölümünden sonra bu denge bozuldu. Ordu kendi başına buyruk hareket etmeye başladı. Ordu, iç savaş yüzünden zayıflayan federal hükümeti kontrol altına aldı. Yugoslav ordusundaki generaller Tito sonrası daha çok Sırplardan oluştuğu için askeri güç de Sırpların elindeydi. Unutmadan Mareşal Tito, Sloven-Hırvat kökenli bir devlet lideriydi.
Mareşal Tito
İşlerin karışması ve savaşın kanlı hale gelmesinde suç sadece Almanya ve Avrupa Topluluğuna yıkılsa da federal ordunun gelişen olaylardaki suçları çok fazlaydı. Örneğin Yugoslav ordusu elindeki gücü kullanarak Slovenya’yı masaya oturtabilecekken yani antlaşma yoluna gidebilecekken direk saldırıya geçti. Oysaki Slovenya yerel birlikleri İsviçre’den sonraki en iyi bölgesel güç olarak tanımlanıyordu.
Sloven yerel kuvvetleri, iç savaş öncesi katıldıkları askeri yarışlarda her zaman en çok ödüle sahip taraf olmuşlardı. Bu kuvvetin Avrupa’daki en ciddi ve zorlu yerel güç olduğunu Yugoslav ordusu çok iyi biliyordu. Nedeni ise milisleri kendileri eğitmişlerdi.
Yugoslav ordusundaki generaller 1990’a girerken Yugoslavya’daki siyasi değişimleri fark edemediler ya da fark etmek istemediler. Dış güçlerin ülkeyi karıştırması da üstüne tuz biber oldu. Bunların önemini kavrayamadılar veya çıkarları doğrultusunda kavramak istemediler.
 İç savaş başında 200.000 olan ordu mevcudu, savaş devam ederken 100.000’lere kadar düştü. Etnik kökenden olan askerler ordudan firar etmişlerdi. Generaller de çareyi yedek kuvvet ve gönüllüleri askere almada bulmuşlardı. Disiplinsiz bir ordu görünümü sergileyen gönüllüler nedeniyle iç savaşın alevi daha da arttı. Federal kuvvetlerin ağır silahları ne kadar fazla olursa olsun Hırvat güçleri de dış devletlerden önemli miktarda silah almıştı.
Sonuç itibariyle diğer komünist ordularda olduğu Yugoslav ordusundaki subay ve generaller de yüksek maaş alır, özel otobüslerle işe gidip gelir ve özel mağazalardan alışveriş yapardı. Bu durum halkın, orduyu ya da tam tersi ordunun halkı anlayamamasına neden oldu. Savaşın katliama dönmesinde de belki bu kin etkili oldu.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanal Cephesi Harekatı-1

19.Yüzyıl Sırp ve Yunan İsyanları

Kızıl Khmerler ve Kamboçya Soykırımı - Red Khmers Rouge and Cambodian Genocide (1975-1979)