1979 Kabe Baskını



Yer Suudi Arabistan.. Tarihler 20 Kasım 1979’u gösterirken Mekke-i Münevvere’de bulunan Kabe’nin etrafında Müslümanlar sabah namazlarını kılmak için bekliyordu. Müslümanlar, bir anda “Allahuekber” nidalarıyla gelen silah seslerini işittiler. Baskıncılar Kabe’deki ses sistemini ele geçirmişler ve Mehdi’nin geldiğini söylemişlerdi.

Bundan yaklaşık 40 yıl önce vuku bulan ve “Kabe Baskını” olarak anılan bu olayın hafızalardaki yeri hala taze ve açıkçası da esrarengiz. Baskıncıların bu kadar organize bir şekilde nasıl bu olayı gerçekleştirdiği, dehlizlerdeki cephanelikleri yerleştirmeleri, Suud ve Pakistan güçlerini nasıl bertaraf ettikleri ve Hristiyan Fransız kuvvetlerinin Müslümanların kutsal yerleşim yerine nasıl besmele ile ayak bastıkları.. Cevapların bir kısmı açıklığa kavuşsa da bir kısmı hala muallak…

Baskıncıların lider ismi Cuheyman ibn Muhammed ibn Seyf el Oteybi isminde eski bir Suud askeriydi. Baskın sonrası ele geçirilen mikrofon sisteminin başına geçmiş ve kayınbiraderi olan Muhammed el Kahtani isimli kişinin “Mehdi” olduğunu ve bu kişiye yani Mehdi’ye biat edilmesini söylemişti. Tabi bu olay pek de spontan bir şekilde gerçekleşmedi. Baskının hazırlık aşaması çok öncelerden başlamış, Kabe’nin altındaki tarihi dehlizlere aylar boyunca süren gıda, mühimmat ve silah yığılmış, şehir hatlarından dehlizlere uzanan hatlar tutularak askerlerin operasyon yapması engellenmişti. Zaten Suud askerleri Harem-i Şerif’e girerken en çok tutulan bu yollarda zayiat verdiler.


Bununla birlikte Kabe çevresindeki minarelere çıkan baskıncılar yaklaşan Suud askerlerinin her hareketini anlık olarak takip edebiliyor ve yapılan manevralara da anında karşılık verebiliyordu. Böylelikle hem alt hem de üst yollardan Kabe’ye girmek imkansız hale geliyordu. Kabe’nin arkasındaki Ebu Kubays Dağı da baskıncıların elindeydi. Yani Kabe tamamen işgal altındaydı.

Suud güçleri bu harekatı kendilerinin yapamayacaklarını anlayınca devreye Pakistan Ordusu girdi. Pakistan askerleri bölgeye geldi ve aynı şekilde karşılık görünce onlarda geri çekilmek zorunda kaldı. Suudlar, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Valéry Giscard d’Estaing’den Fransız antiterör timi için yardım istediler fakat ortada büyük bir sorun vardı. Gayrimüslimlerin dinen Mekke’ye girmeleri yasaktı. Yasak, dönemin Mekke Kadısı olan Bin Bas’ın verdiği bir fetva ile halledilmiş oldu. Fransız askerler Mekke’ye varmadan önce kağıtlara yazılan Kelime-i Şehadet’i okuyarak Mekke’ye girdiler.
Fransız askerleri, baskını bitirmek için oldukça zeki bir plan hazırlamışlardı. Plana göre o dönem yenilenen su şebekeleri kullanılacaktı. Su şebekesinde kullanılan geniş boruların yerleri değiştirildi ve tonlarca su Kabe ve Harem-i Şerif’in altındaki dehlizlere basıldı. Suya elektrik verildi ve yüzlerce baskıncı elektrik akımına kapılarak öldü. İki haftalık baskın böylece son buldu.


Suudiler, baskının liderini ve birkaç adamını sağ olarak ele geçirerek tek tek doğradılar. Bu uygulamada baskıncıların önce kolları, sonra ayakları ve en sonunda kafaları kesildi. Bu kesim işlemi ise Mekke Kadısı bin Bas’ın Maide Suresi 33.Ayet’ine dayanan fetvasına göre yapıldı. Maide Suresi 33.Ayet’te “Allah’a ve peygamberine karşı savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası ancak ya öldürülmeleri veya asılmaları yahut el ve ayaklarının çapraz olarak kesilmesi ya da bulundukları yerden sürgün edilmeleridir. Bu, onların dünyada uğradıkları aşağılayıcı cezadır. Ahirette ise onlar için büyük bir azap vardır.” şeklinde buyurur.

Olayın aydınlatılması gereken bazı noktaları ise bu şekilde Kabe’ye nasıl yığınak yaptıkları ve içeriden kimlerden bilgi aldıkları şeklinde olmuştur. Bu sorunun cevabı ise aradan geçen 40 yıla rağmen hala sessizliği sürdürüyor.

Kaynakça








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanal Cephesi Harekatı-1

İyonize Olmayan Radyasyon Kaynakları: Biyolojik Etkileri

19.Yüzyıl Sırp ve Yunan İsyanları