Türk Tarihinde Bir Kara Leke: 6-7 Eylül 1955 Olayları
Tarihler 6 Eylül 1955’i gösterdiğinde Türk demokrasi
ve misafirperverliğine gölge düşürmek isteyen şer odakları harekete geçmişler
ve İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin diğer şehirlerinde gayrimüslim –özellikle
Türk Pasaportlu Rum Vatandaşları- vatandaşlara karşı belirli provakatif
girişimlerle saldırılara başlamışlardı. Kıbrıs’ın kaynayan bir kazan olduğu ve
Türk-Yunan-İngiliz hükümetlerinin Kıbrıs üzerine görüşmeler gerçekleştirdikleri
sırada bu olayların yaşanması, hangi gücün olayları başlattığının kesin olarak
bilinmemesine neden oluşturmaktadır.
6-7 Eylül tarihlerinin öncesine gidersek olayların gelişim
sürecinde Kıbrıs başlı başına bir faktördür. İngilizlerin yavaş yavaş Kıbrıs’taki
egemenliğini kaybetmesi, bölge üzerinde gittikçe artan Rum nüfuzu, adadaki
Türkler üzerinde uygulanan baskılar, 1948 yılında Girit Adasının İtalyanlardan
Yunanlılara geçmesi, Türk Kurtuluş Savaşının etkilerinin tazeliğini koruması, Yunanlıların
Megalo İdea ve Enosis girişimleri, Türkiye’deki Patrikhanenin Enosis
faaliyetlerine para yardımı haberleri 6-7 Eylül’e giden yolun önünü açan
gelişmeler arasındadır.
6 Eylül 1955’te Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin
bahçesine tesiri düşük bir bomba atılmıştı. Aslında bu bombanın atılmasındaki
temel amaç o günlerde devam eden Kıbrıs görüşmelerinde bir nebze diplomatik
avantaj yakalamaktı. Ancak Türkiye’de ki çeşitli örgütlenmeler ve basın, bu olayı
biraz da abartarak halka yansıtınca olaylar yağma, gasp, tecavüz ve
gayrimüslimleri öldürmeye varacak boyuta ulaştı.
Olayların başlamasının hemen öncesinde ve başlama
aşamasında İstanbul dışında da bazı gelişmelerin yaşandığı anlatılmaktadır. Örneğin
Eskişehir’deki Demokrat Parti (DP) il teşkilatı şehirdeki olaylar başlamadan
önce şehirdeki işçileri trene bindirerek İstanbul’u görmeye götürüldükleri
belirtilmiştir. Götürülen bu işçilerin bazıları 6-7 Eylül olaylarında yağmaya
katıldıkları gerekçesiyle gözaltına alınmıştı.
6 Eylül akşamı Selanik’teki bomba haberinin
duyulmasının ardından İstanbul’daki çeşitli öğrenci birlikleri ve Kıbrıs Türktür
Derneğinin yaptığı çağrılar üzerine Taksim Meydanında bir protesto mitingi
düzenlendi. Yapılan mitingin ardından olayların yaşanacağı aslında belli olmuştu
çünkü İstiklal Caddesinde bulunan gayrimüslimlere ait bazı işyerlerinin camları
taşlanmıştır.
İstiklal Caddesindeki olayların yaşandığı esnada İstanbul’da
Rumların çoğunluklu yaşadığı yerlerde de olaylar başlamıştı. Daha önceden bu
semtlerde evleri tespit edilen Rumlar, kalabalık kitleler tarafından saldırıya uğradılar.
Bu olayların yaşandığı semtlerin Kıbrıs Türktür derneğinin yoğun olarak
bulunduğu semtler olması, olayların bu dernek tarafından provoke edildiği yönünde
iddiaları da yansıtmaktadır. Bununla birlikte olaylar benzer bir şekilde Ankara
ve İzmir’de de başladı.
Saldırıların 20-30 kişilik gruplar tarafından
yapıldığı, gruptaki kişilerin ellerinde Türk bayrağı ile Atatürk ve Celal Bayar’ın
fotoğraflarının bulunduğu, bu kişilere daha önceden Kıbrıs Türktür Derneğinin rozetlerinin
dağıtıldığı ve Türk halkının kendi dükkanlarına, ev ve arabalarına Türk
bayrağını koymasının istendiği de iddialar arasındadır. Rumların yoğun olarak
yaşadığı semtlerde, isimleri ve adresleri belirlenemeyen insanların, Türk komşuları
tarafından ihbar edilerek evlerinin ve dükkanlarının yağmalatılmasına da aracı olunduğuda
yine iddialar arasındadır.
Olayların şehirlerde özellikle İstanbul’da yayılma
sürecinde kişisel araba, taksi ve kamyon gibi ulaşım araçları yoğun olarak
kullanılmıştır. Yağma sürecinde bu araçların kullanılması saldırıların
hızlanmasına vesile olmuştur. Saldırganlar ilk olarak dükkanlara yönelmiş,
dükkanların vitrinleri parçalanarak içerideki eşyalar dışarı atılmıştır. Dükkanlar
tahrip edilirken demir parmaklıklar kaynak makineleri ve tel makaslar ile kesilmiştir.
Olaylar devam ederken apartman ve evlere yönelik saldırılar da gerçekleşmiştir.
Evlerdeki eşyalarda dükkanlardaki gibi camdan dışarıya atılmış, içerisinde
yaşayan bireylerde ya darp edilmiş ya da tecavüze uğramıştır.
Saldırılardan Kiliselerde nasibini almış, kiliseler
içerisindeki kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar tahrip
edilmiş hatta bazı kiliseler ateşe verilmiştir. Şişli ve Balıklı’daki Rum-ortodoks
mezarlıklarına da zarar verilmiştir. Mezarlık taşlarına zarar verilmiş,
mezarlıktaki bazı iskeletler çıkartılarak ya kırılmış ya da yakılmıştır. Olaylar
sadece gasp, yağma ve tecavüzle sınırla kalmamış bazı vatandaşlar
katledilmiştir. Bu sayının 10-15 arasında olduğu söylenmektedir. Saldırılar esnasında
bazı Türk vatandaşları, gayrimüslim vatandaşların saldırıya uğramasına engel olmuş
ve durdurmuştur. Örneğin Heybeliada’da CHP üyesi bir kadın, saldırgan grubun
karşısına dikilip bulundukları caddede hiçbir eve dokunulmamasını isteyerek
cesurca bireysel tepki gösterebilmiştir. Bazı semtlerdeki duyarlı Türk
vatandaşları -çoğu Rum vatandaşının önüne geçerek- önce kendilerinin
öldürülmesini isteyebilecek duyarlılıkta yağmacılara karşı durmuştur.
İzmir’de Fuar alanında Lozan ve Dokuz Eylül
girişlerindeki Yunan bayrakları aşağıya indirilip yakılmış, bununla birlikte
Yunan pavyonu taşlanıp içerisi yağmalandıktan sonra bina ateşe verilmiştir. Aynı
sırada Alsancak’ta bulunan Yunan Konsolosluğu önünde başka bir protesto
gösterisi yaşanmış, göstericiler Konsolosluk görevlilerinden binaya Türk
bayrağı çekilmesini istemiş, talep yanıtsız kalınca göstericiler binaya girerek
içerideki eşyalara zarar vermeye başlamışlardır. Konsolosluk görevlileri arka
kapıdan kaçtıktan sonra bina ateşe verilmiştir. İzmir ve İstanbul’daki eylemler
aslında polislerin zamanında müdahalesiyle engellenebilecekken güvenlik
güçlerinin pasif kalmasından dolayı zamanında müdahale edilmemiştir. Polislere sert
tutum takınmaları emredildiği halde, saldırılar sırasında polis bazı noktalarda
olaylara müdahale dahi etmemiştir.
Ankara’da ağırlıklı olarak öğrenci protestoları
şeklinde olduğu, şiddet olaylarının yaşanmadığı belirtilmektedir. Bunun nedeni
Ankara’da gayrimüslim oranının az olması ve dönemin Ankara Valisi Kemal Aygün’ün
Ankara genelinde tüm toplantıları yasaklayarak acilen tedbir uygulamasıdır. Yapılan
protestoları ise polis kuvvetleri göz yaşartıcı gazla dağıtmış, öğrenci
yurtları gözetim altına alınarak toplam 479 kişi tutuklanmıştır.
Olaylar esnasında Türk kaynaklarına göre 4.214 ev,
1.004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ile fabrika, otel vs.gibi
toplam 5.317 tesis saldırıya uğradı. Değişik kaynaklara göre 15 ölü, 300-600
yaralı olduğu belirlenmiş ve 200 civarında Rum kadına da tecavüz edildiği tespit
edilmiştir.
Kaynakça
GÜRHAN, G., “6-7 Eylül 1955 Olayları”, Ankara Üniversitesi Türk İnkilap Tarihi
Enstitüsü, Ankara, 2006, ss.73-95
Yorumlar
Yorum Gönder