Hain mi, Kahraman mı?: Çerkez Ethem'in Hayatı ve İstiklal Harbindeki Rolü



Çerkez Ethem nam-ı diğer Çakır, 1886 yılında Balıkesir iline bağlı Emreköy’de doğdu. Ailesi Kafkasya’dan Anadolu’ya göçen Çerkez boylarının Sapsığ oymağından idi. Babası Ali Bey o zamanın şartlarına göre ekonomik durumu oldukça iyi bir ziraatçiydi.

Çerkez Ethem’in babası Ali Bey, İttihat ve Terakki cemiyetiyle yakın ilişkileri olan birisiydi. Ethem’in 4 ağabeyi olup bunlarsan 2’si Balkan Savaşlarında şehit düşmüşlerdir. Diğer iki ağabeyi ise askerdir. Babası Ali Bey, Çerkez Ethem’in yanında kalmasını istese de Ethem, 19 yaşında İstanbul’a kaçarak Bakırköy Zabıta Mektebine kaydolur. Burayı birincilikle bitirerek Başçavuş olur. Daha sonra Teğmen rütbesine yükselerek Balkan Savaşına katılır ve Bulgar cephesinde yaralanır. Resmiyette askerlik serüveni burada noktalanır zira bundan sonraki askerlik serüveni gayri resmi olarak devam edecektir. 1.Dünya Savaşı devam ederken Ethem, ağabeyi emekli Yüzbaşı Reşit Bey ile beraber o dönem yeni kurulan Osmanlı’nın ilk gizli haber alma teşkilatı “Teşkilat-ı Mahsusa” çalışmaya başlar. Rauf (Orbay) Bey’in komutası dahilinde İran-Afganistan üzerinden Osmanlı’ya yol açma girişimlerinde bulunur. Daha sonra Teşkilat-ı Mahsusa bünyesinde Irak Seferine katılır.

Irak seferi esnasında yaralanan Çerkez Ethem, Bandırma’ya geri döner. Mondros Ateşkesi ilan edildiğinde Bandırma’daydı. Ateşkesin imzalanmasından sonra Anadolu’ya geçerek Mustafa Kemal’in yanında yer alır. Bu esnada Çerkez Ethem’in 2 ağabeyi de Bandırma’dadır. Mustafa Kemal’den gerekli emirleri alan Çerkez Ethem Bandırma’ya geri dönerek Kurtuluş Savaşı’nın ilk ayağını başlatmış olur. Yunan ordusunun İzmir’e ayak basmasının ardından ilk örgütlemesini Salihli Cephesi’nde gerçekleştirir. Mütareke sonrası dağılan Osmanlı ordusundan birçok askeri kendi etrafında toplamıştır. Ethem güçleri düşmanı durduramasa da Anadolu’ya doğru ilerlemesini yavaşlatır. Belirli noktalarda Yunan ordusunun geri mevzilere dönmesini sağlar.

Çerkez Ethem’in öncelikli görevi Ege bölgesi sınırlarında İttihat ve Terakki bağlantısı bulunan ve İstanbul Hükümeti-İngiliz bağlantılı çeteleri temizlemek oldu. Bu kuvvetler Çerkez Ethem’i ortadan kaldırmak için uğraşsa da öngörüsü sayesinde Ethem, bunları yok eder. Bağlantılı çeteler temizlendikten sonra “Anzavur Ahmet Ayaklanması” başlar. Ayaklanma başladıktan kısa bir süre sonra Anzavurcular Biga’yı ele geçirir. Bu esnada İstanbul Hükümeti Kuvayi Milliye’cilerin dine karşı geldiklerini ve öldürülmelerinin vacip olduğuna dair fetva çıkartırlar ve bunu Anadolu’nun diğer illerine yayarlar. Bunu gören diğer çeteler de Anadolu içlerinde Ankara’ya karşı birçok ayaklanma çıkartır ve Anzavur sonrası bu ayaklanmalar devam eder. Bu sırada Kuvayi İnzibatiye isimli İstanbul Hükümet ordusu, İngilizlerin desteğiyle Ankara’ya karşı çıkan bu ayaklanmalara destek olur.

Anzavur Ahmet kuvvetlerine karşı Ankara Hükümeti çok sayıda kuvvet gönderse de başarılı olamaz ve bu, Anzavur’un kendine olan güvenini arttırır. Ankara Hükümeti’nin isteği üzerine Ethem, kuvvetlerinin bir bölümünü Salihli’de bırakarak Balıkesir’e ulaşır. Bu esnada Anzavur kuvvetleri Batı Anadolu’daki birçok noktayı ele geçirmiştir. Susurluk’un kuzeydoğusunda iki kuvvet karşılaşır ve uzun bir çatışmanın ardından Ethem kuvvetleri Anzavur kuvvetlerini bozguna uğratır. Dağılan Anzavur kuvvetlerinden birçok asker Ethem’in kuvvetlerine katılır ve Ethem kuvvetleri Biga’ya girerek Anzavur olayını kapatır.

Biga’ya girişinden kısa bir süre sonra Ethem Bey’e İsmet (İnönü) Bey’den bir telgraf ulaşır. Ethem Bey’e verilen bilgilere göre Düzce ve çevresinde başlayan gerici ayaklanma kontrolden çıkmış ve Ankara’dan gönderilen kuvvetler bozguna uğrayarak dağılmıştır. Ethem Bey hemen Düzce civarında Geyve boğazına yerleşir ve ayaklanmacılara karşı önemli bir galibiyet elde eder. Sonrasında ayaklanmanın başındakiler İstiklal Mahkemesinde idama mahkum edilir. Ayaklanmanın başında Çerkezlerin olması nedeniyle Ethem Bey, soydaşları tarafından da sert bir biçimde eleştirilir.
Düzce ayaklanmasının ardından İstanbul hükümetinin Anadolu’ya ilerleyen ordusu Kuvayi İnzibatiye kuvvetlerine karşı harekat başlatılır. Bu kuvvetlerde bozguna uğratılır ve kalanlar İzmit’e kaçarak İngilizlere sığınır. Salihli Cephesine dönmek için yola çıkan Ethem Bey’e telgraf gelir. Telgrafta Yozgat’ta Çapanoğlu ayaklanmasının bir türlü kontrol altına alınamadığı ve hızlı bir şekilde Yozgat’a gitmesi gerektiği bildirilir. Bu sırada Ethem Bey iyice hastalanmış ve kuvvetleri de oldukça yorgun düşmüştür.

Ethem bey ve kuvvetleri Eskişehir üzerinden Ankara’ya geçerek Mustafa Kemal ve İsmet Paşalara Yunan saldırı olasılığından söz eder. Fakat Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar, Yozgat ayaklanmasının daha önemli olduğunu ve bir an önce bastırılmasının gerektiğinden söz ederler. Sonuç olarak Ethem Bey ikna edilir ve Yozgat’a geçer. Yozgat’taki ayaklanma denilenin aksine daha kötüdür zira Ankara’dan gelen tüm kuvvetler bozguna uğratılmıştır. Ethem Bey uzun süredir güç toplayamayan Ankara’ya hem şaşırır hem de sinirlenir. Görüşlerini Ankara’ya da iletir. Yozgat’taki ayaklanma Ethem kuvvetlerince güçlükle bastırılır. Ayaklanmanın elebaşlarını Ankara Hükümetine teslim eder.

Yozgat’ta isyana karışmayan halkla iyi ilişkiler kurmaya çalışarak Kurtuluş mücadelesine destek arar. Bu nedenle Yozgat’ın Alaca kasabasındaki güçlü Alevi dedeleriyle görüşerek burada 600 kişilik “Alaca Müfrezesi” nin kurulmasına önderlik eder. Kurulan bu müfreze ileri tarihlerde Gediz cephesinde Yunanlılara karşı önemli zaferler elde edecektir.

Ethem’in birlikleri içerisindeki en ünlü birliği “Bolşevik Müfrezesi” dir. 700 kişilik bu birlik Eskişehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından daha çok Karakeçili aşireti gençleri arasından kurulmuştur. Bolşevik ismiyle anılmasının nedeni birliğin başında bulunan “İsmail Hakkı Efendi” dir. İsmail Hakkı Efendi hem sert bir savaşçı ve komutan hem de koyu bir Bolşevik idi. Savaş karşıtı söylemleriyle Yunan askerleri üzerinde büyük bir etki yaratmış ve Yunan ordusu içinde ayaklanmalara kadar başarılı propaganda faaliyetleri gerçekleştirmiştir.

Çerkez Ethem’in Bolşeviklerle ilişkisi, Lenin’in liderliğinin ilk yıllarında hazırladığı “Halkların Özgürlüğü” isimli bildirgesinden biraz etkilenmesinin ötesinde değildir. Kurtuluş Savaşı esnasında Ankara’nın maddi ve askeri çıkar beklentileri sebebiyle Bolşeviklere karşı bir sempatisi vardır.

Ethem Bey, Yozgat ayaklanmasını bastırdıktan sonra asıl düşman cephesi olan Salihli cephesine geçer. Fakat Ethem Bey cephede yokken Yunan ordusu Batı cephesinde büyük yığınaklar yaparak ilerleme sağlamıştı. Ankara Hükümeti iç ayaklanmalarla uğraşırken Batı cephesinde Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi daha kolay olmuştu. Ethem Bey duruma hızla müdahale ederek Yunan kuvvetlerini Gediz önlerinde durdurarak büyük kayıplar verdirir. Bu yenilgi neticesinde Venizelos yurtdışına kaçar ve yerini Kral’a bırakır.

Bu esnada Ethem Bey’in mide rahatsızlığı artarak kendisini hareket edemeyeceği duruma getirir ve yatağa düşürür. Gediz muhabereleri sonucu Yunan kuvvetlerinin durması ile Fransızlar, Ankara antlaşmasını imzalamışlardır. Doğuda ise Ermenilere karşı zafer elde edilmiştir.

Bu sırada Ethem Bey biraz dinlenerek Ankara’ya gelir. Ankara o dönemde oldukça karışıktır. İstanbul Hükümetine yakınlık duyanlar, Mustafa Kemal ve İsmet Paşalardan rahatsızlık duyanlar ve Ethem Bey’e karşı olanlar vardır. Ethem Bey bu gezi sırasında ilginç olaylar da yaşar. İçişleri Bakanlığı için yapılan seçimi Mustafa Kemal Paşa’nın tek adayı Refet (Bele) Bey değil de komünistlerin adayı Tokat Milletvekili Nazım Bey kazanır. Paşalar Ethem Bey’den ağırlığını koyarak Nazım Bey’i bu zorlu dönemde Bakanlığından vazgeçmesini isterler. Nazım Bey teklifi kabul eder ve görevi Refet Bey’e teslim eder. Ethem Bey seçilmesine ön ayak olduğu Refet Bey’in ileride kendi sonunu hazırlayacağından ise habersizdir.

Bir süre sonra Refet Bey ile Ethem Bey’in araları açılır. Nedeni ise Refet Beyi bir hatasından dolayı İstiklal Mahkemesine vermesidir. Hata ise şu şekildedir: Ethem Bey, Yozgat’ta iken ayaklanma sonrası “Alaca Müfrezesi” kurarak kendi birliklerine katmıştı. Daha sonra Alaca’ya gelen Refet Bey, alevi dedelere baskı yapmış ve tehditler savurmuştu. Bu durum Gediz’de düşmanla savaşan Alaca bölüğüne ulaştığında 150’ye yakın asker “Doğrudan ilgimiz olmayan bir ayaklanma yüzünden hala suçlanacaksak burada ne işimiz var?” diyerek cepheyi terk etmiş ve yakınlarını korumak amacıyla Alaca’ya dönmüşlerdi.

Duruma dair belgeleri Ethem Bey Eskişehir İstiklal Mahkemesine verir. Mahkeme durumu haklı bularak Refet Bey’i çağırır. Bu esnada devreye paşalar girerek kararın bir süre için geri çekilmesini isterler yani Refet Bey’in tarafını tutarlar. Ethem Bey bu duruma sert tepki verir.

Batı cephesi komutanlığı bu sırada değişir ve Ali Fuat (Cebesoy) yerine İsmet Paşa gelir. Bundan sonra İsmet Paşa ve Ethem Bey arasındaki gizli savaşta başlamış olur. Ege bölgesinde Ethem Bey’e bağlı birliklerin askerlerine bildiri dağıtılarak Ethem karşıtı propaganda faaliyetleri başlar. Bu duruma en sert tepkiyi Ethem Bey’in ağabeyi Tevfik Bey verir. “Eğer bu propagandacı subayları yakalarsam, idam ederim” şeklinde bir telgrafı İsmet Paşa’ya iletir.

Gerilim her geçen gün artmaktadır. Eskişehir’deki İsmet Paşa ile buluşmak isteyen Ethem Bey, İsmet Paşa’nın bir gün sonra görüşmek istemesi üzerine paşanın karargahını basarak zorla görüşür. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa ile Ankara’dan Eskişehir’e bir tren yolculuğunda bir gerilim daha yaşanır. Ethem Bey anılarında Mustafa Kemal’in kendisine bir komplo kurdurduğunu ve öldürmek istediğini iddia eder. Resmi tarih ise Ethem Bey’în Eskişehir’de arkadaşlarıyla treni basıp Mustafa Kemal Paşa’yı öldürmek istediklerinden bahseder. Ethem Bey bu olay için  “Mustafa Kemal ile karşılıklı görüşmek için trene silahlı adamlarımla gidiyordum.” açıklamasında bulunur.

Artık ipler iyice gerilmeye başlar ve İsmet Paşa uzun hazırlıkların ardından Gediz ve çevresinden, Refet Bey de doğudan Ethem Bey’in kuvvetlerini sıkıştırmaya başlar. Bu esnada devam eden Yunan taarruzunu durdurmak için Yunan komutanlara haber gönderir ve ateşkes ister. 4 günlük bir ateşkes yapılır.

Ethem Bey’in kuvvetleri İsmet ve Refet Beylerin kuvvetleriyle küçük çaplı çatışmalara girerler. Geri çekilecek bir yer olmadığını anlayan Ethem Bey askerlerine isterlerse Yunan isterlerse Türk tarafına isterlerse dağa çıkabileceklerini belirtir. Ethem Bey’in kardeşi Tevfik Bey Yunan tarafına geçer. Ethem Bey ise 50 kişilik bir kuvvetle dağa çıkar. Dağa çıktıktan sonra sağlık sorunları gerekçesiyle Bandırma’nın bir köyünde saklanır. Kaldığı köydeki halkın zarar görmemesi için Yunan kuvvetlerine teslim olur. Buradan İzmit’e götürülerek Hollanda Hastanesinde bir süre tedavi görür. Daha sonra İzmir’de bir süre otelde kalır. Eski komutanlarından Halil Bey, Ankara hükümetiyle görüştüğünü ve onlara katılacağını söyler. Fakat Ankara’ya gittikten sonra Ethem Bey adına tanıklık yapmadığı için idam edilir.

Ethem Bey’in ailesi Kayseri’ye sürgüne gönderilir. Bu arada İzmir’de kendisine Yunan subaylar tarafından zorla bir bildiri imzalatılır. Bildiride Türk ordusuna seslenilerek Yunan güçlerine teslim olmalarını, Yunan kuvvetlerinin Türklere iyi davrandıklarından bahsedilmiştir. Ethem Bey bu bildiriyi Yunanlıların dağılmış olan eski askerlerine karşı yaptığı baskıyı hafifletmek için imzaladığını belirtir. Daha sonra Ethem Bey Atina’ya geçer ve tedavisine orada devam edilir. Ailesi de bu süre zarfında Yunanistan’a gelir ve kralın yazlık sarayında kalmaya başlarlar. Ethem Bey, artan hastalığı sebebiyle tedavi için Almanya’ya gider.

Savaş sonunda Türk Hükümeti, Ethem’in Türkiye’ye iadesi için Atina’ya baskı yapar. Yunan Hükümeti uluslararası hukuk çerçevesinde bunu yapamayacaklarını bildirir. Fakat aileye Yunanistan’ı terk etmeleri için baskı yapılır. Kabul eden ülkeler arasından Ürdün seçilir. Nedeni ise Ürdün’ün önemli bir çerkez nüfusu barındırmasıdır. Sonraki yıllarda çıkan aflarla Ethem Bey’in ailesi Türkiye’ye döner. Ethem Bey affedilmesine rağmen Türkiye’ye dönmez ve 1948 yılında Ürdün’de vefat eder. Kendisinin Ürdün’de bir anıt mezarı mevcuttur.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanal Cephesi Harekatı-1

İyonize Olmayan Radyasyon Kaynakları: Biyolojik Etkileri

19.Yüzyıl Sırp ve Yunan İsyanları