1936-1939 İspanya İç Savaşı (1936-1939 Spanish Civil War)
İspanya İç Savaşıyla birlikte
İspanya, Birinci Dünya Savaşının ön hazırlığı nasıl Bosna’da yapıldıysa aynı
misyonu kullanarak İkinci Dünya Savaşının hazırlığının yapıldığı ülke olarak
bilinmektedir. Birinci Dünya Savaşı nasıl bloklar arası rekabetin doruğa
çıktığı bir savaş olduysa İkinci Dünya Savaşı da aynı şekilde ama farklı
isimlendirmelerle yani Faşizm-Komünizm arasındaki rekabetle ortaya çıkmıştı.
İspanya İç Savaşını anlayabilmek için biraz daha geriye gitmek gerekiyor.
Savaşın başladığı 1936’dan yaklaşık 34 yıl geriye yani 1902 yılına gidiyoruz.
1902 yılında İspanya tahtına
henüz 16 yaşında olan 13.Alfonso geçti. Tahta geçtikten sonra öncesinde
benimsemiş olduğu Anayasal Monarşinin etkisiyle yeni bir Anayasa getirdi.
1902-1923 yılları arasında hüküm süren imparatorun getirdiği bu anayasa
İspanya’nın mevcut sorunlarına çözmemiş aksine ülkede ileride iç savaşa kadar götürebilecek
iç huzursuzluğun başlangıcı olmuştu. 1.Dünya Savaşı ve sonrasında yaşanan
ekonomik bunalımlarda bu iç huzursuzluğun yayılmasına etki eden diğer bir
faktördü. İşte bu ortamda İspanyol Ordusu mevcut istikrarsızlığa bir son vermek
istedi ve 1923 yılının Eylül ayında bir darbe yapıp İspanya yönetimini ele
geçirdi. Ordunun yönetimi ele geçirmesinin ardından Başbakanlık koltuğuna
General Primo de Rivera oturdu ve yönetime geçmesinin hemen ardından İtalyan
diktatörü Mussonili’yi örnek alarak faşist diktatörlüğü ülkenin resmi yönetim
şekli yaptı. Demokratik işlerliğe son veren Rivera ekonomik hamleler ve
batılılaşma reformlarıyla birlikte İspanyol ekonomisinin gelişmesinin de önemli
temsilcilerinden birisi oldu.
Ülkeyi 6.5 yıl boyunca yöneten
Rivera İspanya’nın diğer çözüm bekleyen meselelerinde bir değişiklik
gerçekleştiremedi. Rivera yönetimi boyunca toplum kesin çizgilerle sağ ve sol
olmak üzere iki kutba ayrıldı. Ara grupların etkisinin azalması ve ordunun
desteğinin zayıflaması sonucu Rivera 1930 yılında istifa etti. Bu istifa
İspanya’nın iç meselelerine bir çözüm getirmemişti aksine iç savaşın
başlamasına kadar sürecek iç karışıklıklarında başlangıcı olmuştu. Bu tarihten
itibaren sol kesim “Cumhuriyetçiler”, sağ kesim “Milliyetçiler” adını aldı. 1930-1931
yılları arasında Cumhuriyetçiler birçok ayaklanma çıkarttı.
1931 Nisan’da yapılan seçimlerde
Cumhuriyetçiler ezici bir çoğunlukla zafer kazanınca Kral 13.Alfonso tahtını
bırakarak ülkesini terk etti ve ülkede Cumhuriyet ilan edildi. Ülkede demokrasi
geleneği fazla güçlü olmadığı için yeni rejim kem Kralcılar hem de Anarşist ve
komünistler arasında denge unsurunu sağlayabildi.
Rejimin ilk Cumhurbaşkanı
Alcala Zamora ve Başbakanı Azana oldu. Azana ilk iş olarak -meclisteki solcu
çoğunluk sayesinde- bir dizi kanun çıkarttı ve kiliseye savaş açtı. Kiliselerin
okullar kapatıldı ve mallarına el konuldu. Hükümetin din adamlarına yaptığı
yardımları da azalttı. Ayrıca köylünün ekonomik refaha kavuşması için toprak
reformu yaptı. Ancak toprak reformunda ağır davranması nedeniyle köylüler
zenginlerin elinden zorla topraklarını almaya başladılar. Topraklarını vermek
istemeyen zenginler ile köylüler arasında kanlı çatışmalar başladı.
Solcularla sağcıların arasının
açılmaya başlaması bu dönemde iyice arttı. 1933 Kasımında ülkenin her yerinde yönetimi
ele geçiren sağcılar çeşitli bahaneler öne sürerek solcuları hapse atmaya
başladılar. İç savaşın fitili yavaş yavaş ateşlenmişti.
Sağcıların bu uygulamaları
solcuların harekete geçmesiyle iyice yayılmaya başladı. 1934 Ekiminde Austrias
bölgesinde maden işçileri ayaklandı ve çıkan çatışmalarda yaklaşık 3000 kişi
öldü. İspanya’nın her yerinde yağma hareketleri başladı. 1936 Şubat
seçimlerinde solcular tekrar kazandı ve Azana, Halk Cephesi Hükümeti kurdu.
Solcular hapisten çıkarılıp yerlerini sağcılara bıraktılar. Ordu’da ise Genel
Kurmay Başkanı Francisco Franco bir darbe girişiminde bulundu fakat başarılı
olamayarak Kanarya Adalarına vali olarak atandı. Birçok subayda emekliye sevk
edildi.
1936 Temmuzunda Castillo isimli
bir solcu öldürüldü. Bunun üzerine solcularda Rivera’nın Maliye Bakanlarından
Muhafazakar Calvo Satelo’yu öldürünce İspanya Fasında askerler arasında ayaklanma
çıktı. Çıkan bu ayaklanma Güney İspanya’ya kadar yayıldı ve General Franco
Kanarya Adalarından İspanya Fasına gelerek ayaklanmanın liderliğini ele aldı.
Böylece İspanya İç Savaşı başladı.
İç savaş başladıktan sonra
ülkedeki köylüler, işçiler, komünistler ve anarşist gruplar Cumhuriyetçilere
katıldılar. Ordunun bütün subayları, toprak zenginleri ve kiliseye bağlı din
adamlar da milliyetçilere katıldılar. Milliyetçiler, iç savaş başlayınca 27.000
kişilik bir orduya sahiptiler. General Franco’nun önderliğinde Burgos’ta bir
hükümet kuruldu ve bu hükümet 1936 Kasımında Almanya ve İtalya tarafından hızlı
bir şekilde tanındı.
İsyan hareketi sadece İspanya’da
değil hem Berlin hem de Roma’da da planlanmış ve bu devletler Franco’nun yardım
taleplerine hemen yanıt vermişlerdi. Nedeni ise faşist ideolojiyi tüm dünyaya
yaymaktı. Sovyetler Birliği de cumhuriyetçilerin yardımına koşarak onlara
savaşı Sovyetler Birliği sayesinde hemen sonuçlandıracaklarını ve
kazanacaklarını söylemişti.
İç savaşın çıkmasının ardından
Sovyetlerde Cumhuriyetçilere destek için gösteriler düzenlendi. İspanya’da
bulunan Sovyet elçilikleri Cumhuriyetçilerin merkez üsleri haline gelmişti.
Komünist Enternasyonel yani Komintern, Rus gizli servisleri ve aktivistlerin
aracılığıyla Avrupa’dan çok sayıda silah alınıp deniz yoluyla ülkeye getirildi.
İtalya’nın iç savaşa dahil olması
ile milliyetçilere yapılan yardımlar daha geniş kapsamlı olmuştur. İtalya,
İspanya’da Cumhuriyetçilerden hoşlanmadığı gibi, milliyetçilerin olası
birzaferinde İtalya Akdeniz’deki konumunu güçlendirebilecek ve Akdeniz
sahasında İngiltere ve Fransa’ya karşı üstünlük elde edebilecekti. İtly’dan çok
sayıda gönüllü milliyetçilerin safında savaşmak için İspanya’ya gitmişti.
Nazi Almanya’sıda milliyetçileri
desteklemişti. Eğer İspanya’da faşistler egemen olurlarsa Fransa İspanya ile
Almanya arasında sıkşmış olacaktı. Almanya’nın milliyetçilere yaptığı yardım
İtalya’dan daha az olmuştur.
Franco’nun iktidarı ele
geçirmesiyle birlikte Fransa ve İngiltere’nin çıkarları aykırı olabilirdi.
Mihver Devletleri, İspanya hükümeti üzerinde etkili oldukları takdirde,
İngilterenin Akdeniz imparatorluk yolu da kapatılabilir ve Fransa doğudan ve
güneyden Mihver devletlerinin kıskacında kalabilirdi. Her iki devletin Afrika
sömürgeleriyle bağlantıları kesilebilirdi. Ancak bu iki devlet nedense iç
savaşa taraf olmadılar. Savaşa karışılması halinde bunun Avrupa çapında bir
savaşa yol açabileceğinden korkuyorl olabilirlerdi. İngiltere’nin ısrarıyla
1936 Ağustosunda Londra’da bir karışmazlık komitesi kuruldu. Komitenin aldığı
karara uyarınca, her iki tarafa da yardım gönderilmeyecekti.
Burada uluslar arası hukuk nezdinde
ilginç bir durum ortaya çıkmıştır. Alınan karara göre, Faşistler kadar, Cumhuriyetçiler
yani meşru hükümet de dışarıdan yardım alamıyor ve böylece Faşistler ile meşru
hükümet aynı statüye indiriliyordu. Bununla birlikte her iki tarafta da diğer
ülkelerden gelenler savaşmış, cumhuriyetçilerin yanında savaşanlardan kurulu
“uluslar arası birlik” oluşturulmuştu. Yalnız Fransız Hava Bakanı Cot.
tarafından Cumhuriyetçilere, Fransız Hava Kuvvetlerinden uçaklar ve başka
malzeme göndermiştir. Karışmazlık Komitesi, Sovyet Rusya, İtalya ve Almanya’nın
yardım ve müdahalelerine hiçbir değişiklik getiremedi ya da istemedi. Komite,
İspanya’ya dışarıdan silah ve malzeme gönderilmesini önlemek için 1937’de
İspanya kıyılarını bölgelere ayırarak, her bölgenin kontrolünü, Fransa,
İngiltere, İtayla ve Almanya’ya verildi. Ancak Mayıs ayında bir Alman gemisinin
Cumhuriyetçi uçaklar tarafından vurulmasıyla birlikte, bir Alman uçak filosu
Cumhuriyetçilere ait Almeirayı bombardıman etti ve arkasından da Almanya ve
İtalya bu deniz kontrolünden çekildiler. Denizaltı korsanlığı da bir başka
önemli meseleydi. 1937’de bazı Sovyet, İngiliz ve Fransız gemileri Akdeniz’de
meçhul denizaltılar tarafından batırıldı. Bu meseleyi ele almak için 1937
Eylülünde Nyon konferansında toplandıysa da Sovyetlerin İtalyan Denizaltılarını
korsanlıkla itham etmesi üzerine İtalya ve Almanya bu konferansa katılmadılar.
İtalya ve Almanya’nın geniş çaplı
yardımlarıyla birlikte General Franco 1939 yılında İspanya’ya tam anlamıyla
hâkim oldu. Savaş sırasında Franco kuvvetleri 4 koldan Madrid’e saldırmışlar ve
şehrin içinde beşinci bir kolun da kendilerine destek olduğunu söylemişlerdi.
Tüm mücadelelere ve karşı koymalara rağmen Franco ve askerleri Madrid’i ele
geçirip iç savaşı sona erdirdiler. Böylece İkinci Dünya Savaşı öncesinde Batı
Akdeniz’de yeni bir faşist rejim daha ortaya çıktı.
Yorumlar
Yorum Gönder