Mısır'da 2 Hizip: Fikariler ve Kasımiler (2 Faction in Egypt: The Group of Fikari and Kasımi)


Hizip kelime anlamı olarak bir topluluk ya da örgüt içerisinde inanç ve düşünsel anlamda ayrılık gösteren ve o örgüt yönetimini ele geçirmeye çalışan küçük grup anlamına gelmektedir. Mısır’da ise Osmanlı yönetiminin başa geçmesinden sonra iki grup öne çıkmaktadır. Bunlar Kafkas kökenli Kasımiler ve Anadolu-Avrupa kökenli Fikariler idi. Bu gruplar başa geldikleri alan içerisinde askeri-siyasi veya ticari ilişkiler vasıtasıyla güçlenerek varlıklarını sürdürmeye çalışmışlardır. Napolyon’un Mısır Seferi ve Mehmet Ali Paşa’nın özerk Mısır valiliği dönemine gelindiğinde bu iki hizibin varlığı sona ermişti.
Bu Doğu-Batı bölünmesi, 17.yüzyıl başında Mısır’da ortaya çıkan iki siyasal-askeri hizip göz önüne alındığında açıkça görüldüğü gibi, Mısır’ın siyasal kültürü içerisinde de en az Biladü’ş-Şam’daki kadar etkiliydi. Hiziplerin bu coğrafyada doğuşlarını Mısır’ın 1.Sultan Selim tarafından fethine bağlayan kökenler, mit ve efsanelerle doluydu. Osmanlı Mısır’ı üzerine yapılan çeşitli akademik araştırmalar, Fikari ve Kasımi hiziplerinin her birini belirli bir sultanı merkez alan ve onun kişisel Memlükları ile diğer taraftarlarından oluşan Memluk Sultanlığı hizipleriyle de eşleştirmeyi denemişlerdir. Ancak 17.yüzyılda bu iki hizibin hiç değişmeyen ikilik çatışmaları ve daha geniş toplumsal kapsamları ile birlikte, Memluk çağı hiziplerinden temelde farklılık göstermekteydi. Memluk çağı hizipleri, az çok askeri-idari sınıfla kısıtlı oldukları halde, Fikariler ve Kasımiler kentlerdeki loncaları da kapsıyor, hatta Sa’d ve Haram olarak bilinen iki gevşek aşiret blokuna bölünmüş Mısır Bedevileri arasındaki daha eski bölünlenmeyle bile bağlantılanıyorlardı. 18.yüzyıl başında bir kronikçinin belirttiği üzere, “Mısır halkı, askerler-bedeviler ve köylüler olarak kadim çağlardan beri iki hizbe ayrılmıştır: Beyaz Sancak ve Kızıl Sancak… Ta ki Osmanlı Hanedanı’nın yönetimine kadar. Fikari-Sa’d ve Kasımi-Haram haline gelmişlerdir.” 18.yüzyılın diğer kronikçilerince de aktarılan hizipsel köken mitleri, Haram ve Sa’d sırasıyla Kaysiler ve Yemenilerle veya “Kuzeyli” ve “Güneyli” Araplarla ilişkilendirilir. Aynı ikilik Osmanlı Lübnan’ına ve Filistin’ine de yansımıştır.
Bu iki hizip, Osmanlıların yeni bir Zeydi imam soyunun sonu gelmez isyanı karşısında Yemen’de tutunmaya yönelik uzun ve çetrefilli mücadelesinde tekvücut olmuşa benziyordu. Aslen Kasımi hizibi ismini, 1631’de Yemen’e yapılan bir seferin kumandanı olan Kasım Bey’den almıştır. Yemen’de hizmet etmeleri için Kafkasya’dan getirtilen bu memluklar, yeni yeni belirlenen Kasımi hizbinin çekirdeğini oluştururken, onlara denk bir “Rumi” grubu yani imparatorluğun Anadolu ve Avrupa eyaletinden getirtilen batılılar, Fikari hizbinin ilk kadrosunu oluşturuyordu. 1640’lara gelindiğinde Fikarilerde Rumi “batılılar”, Kasımilerde Bedevi aşiret mensupları, Arapça konuşan yerliler, Safevi ve Özbek ordularından kaçmış firarilerde dahil her türden “doğulu” Asyalılardan oluşan bir gruba Kafkasya Memluk kökenli emirler ve sancak beyleri kumanda ediyordu.
Fikari ve Kasımi hizipleri arasında yaşanan ilk çatışma, 1640’larda patlak verdi. İki Kasımi Beyi, Kansu ve Memi beyler, Yukarı Mısır’ın tahıl deposu olan Circa sancağının bol kazançlı ve nüfuslu sancak beyliği ve hac emirliği (emirü’l-hac) mevkilerini, iki Fikari beyi olan Rıdvan ve Ali beylerin elinden almaya çalıştılar. Bu iktidar oyunu, Mısır’ın Osmanlı valisinin verdiği ve Mısır’da konuşlandırılmış yedi Osmanlı bölüğünden yani yedi bölük halkından tüm Arapların ihraç edilmesine yönelik emirle aynı dönemde ve kesinlikle ilişkiliydi. Bu olay Mısır’ın “yerli” Arap nüfusuna gönderme yaptığı şeklinde yorumlansa da aslında Rumi olmayan yani Batı Anadolu ve Balkanlar’dan gelen “batılılar” ın tersi yönde “Asyalı” veya “doğulu” olan topluluk üyeleri için kullanılan daha genel bir terim gibi görünmektedir. Rakip hiziplerden bu iki beyler, kendi özel askeri kuvvetlerini, alay kumandanlarını ve beylerin himayesindeki sekbanların sızdığı yedi bölükten devşirmişlerdi. Rıdvan ve Ali beyler Rumi paralı askerleri istihdam ederlerken, Kansu ve Memi beylerin Arapları yeğledikleri anlaşılıyordu. Rıdvan ve Ali beyler varlıklarını korudukları halde Kansu ve Memi beyler padişahın emriyle idam edildiler.
Mısır’da doğu-batı husumeti, kilit mevkilerin ve gelirlerin denetimi konusunda beyler ve bölük zabitlerinin üst katmanları arasındaki rekabetle birebir örtüşüyordu. 17. Yüzyılda vilayetin en kazançlı ve nüfuzlu idari mevkileri, hac emirliği ile Yukarı Mısır’da bulunan, yalnız Mısır’ın kendisi için değil aynı zamanda tahılın yıllık hac döneminde nakledildiği Kutsal Kentler’in de ambarı işlevini gören muazzam Circa sancağının beyliğiydi. Burasının sancak beyi ve hac emiri, hac bağlantılı ticaretten görkemli karlar elde edebilecek ürkütücü bir iktidar ittifakı oluşturabiliyordu. Dolayısıyla, 17.yüzyılda Mısır’daki “Celali vali” kalıbının Circa sancak beyine uyması şaşırtıcı değildi.

Kaynak: Hathaway, J. (2016). “Osmanlı Hakimiyetinde Arap Toprakları”, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, ss.92-94.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanal Cephesi Harekatı-1

İyonize Olmayan Radyasyon Kaynakları: Biyolojik Etkileri

19.Yüzyıl Sırp ve Yunan İsyanları