Kısa Notlarla Hristiyanlık Tarihi
Bizans
İmparatorluğu sınırlarının bir parçası olarak, Mısır ve Doğu Akdeniz kıyı
şeridi, Bizans İmparatoru Konstantin’in imparatorluğun resmi dini olarak
Hristiyanlığı benimsemesinden sonraki yüzyıllarda bölge içerisinde çok sayıda
Hristiyanı barındırmaya başladı. 451’de yapılan Kalkedon (Kadıköy) Konsili sonrası,
çoğu Bizans Hristiyanı Konsil’i İsa Mesih’in biri ilahi diğeri insani olmak
üzere iki ayrı doğası olduğuna ilişkin kararı benimsedi. Bu görüşe bağlı
Hristiyanlar ise “Difizit” olarak bilinmektedir. Bugün ister ortodoks veya katolik
ya da Protestan olsun, dünya Hristiyanlarının büyük çoğunluğu bu saflarda yer
almaktadır. Mısır Kilisesi İsa’nın doğasının tek ve ayrılmaz olduğunda ısrar
ederek Kalkedon Konsili’ni reddetti. Bu nedenle (Mısırlı yani Agyptions ile
bağlantılı bir adlandırma olarak) Kıptiler (copt/kuft) olarak tanınacak olan
Mısır Hristiyanları Bizans’ın baskı ve işkencelerine maruz kaldılar. Suriye’de
başka bir Monofizit kilisenin ortaya çıkmasına karşılık, Kıptiler dünyanın en
büyük Monofizit mezhebi ve Arap topraklarındaki en büyük Hristiyan topluluklardan
biri olarak varlıklarını korudular. Günümüzde de bu korunma Mısır’da az
sayıdaki Hristiyan Kıpti topluluğu ile devam etmektedir.
Kalkedon
Konsilinden önce, Suriye ve Anadolu arasındaki sınır bölgesinde yer alan
Antakya şehrindeki Hristiyan piskoposlar ise Monofizit itikadında ısrarlıydılar.
Öncülüğünü yaptıkları 6.yüzyıldaki misyoner bir piskoposun adından dolayı “Yakubi”
olarak da bilinen Süryani Ortodoks (Süryani Kadim) Kilisesi bu inancı bugüne
dek korumuşlardır. Antakya Monofizitçiliği, “Yuhanna Marun” olarak bilinen
muhalif bir rahibi yandaşlarıyla birlikte Lübnan Dağları’na sığınmak zorunda
bıraktı. İlk İslam fetihleri sonucunda Konstantinopolis patrikliğiyle
irtibatları kesilen Maruniler, 7.yüzyıl sonunda kendi patrikliklerini kurdular.
Haçlılara yardım etmelerinin ardından 1182’de Vatikan ile anlaşmaya vardılar.
1054’te
Bizans ve Roma kiliseleri arasındaki bölünmenin ardından Biladü’ş-Şam gibi Anadolu’daki
Hristiyanların ezici çoğunluğu, bugün genellikle Rum Ortodoks Kilisesi olarak
isimlendirilen Bizans Kilisesi’ne bağlı kaldı. Bugün hala Suriye, Lübnan,
İsrail ve Filistin topraklarında önemli Ortodoks Hristiyan nüfuslar
yaşamaktadır. Bu topraklar aynı zamanda küçük olmakla beraber, fazla sayıda
kendi “Difizit” inançlarını izleyen Ermeni Hristiyanların da vatanlarıdır.
Osmanlı
Irak’ında, aşırı uçta bir difizitçiliği destekleyen, ismini 428-431 arasında Konstantinopolis
patriği olmuş İoannes Nestorius’tan alan antik Nesturi Kilisesi’nden geriye
kalanlar yaşamaktaydı. Aynı zamanda Asuriler olarak da isimlendirilen bu
mezhebin Güneydoğu Anadolu ve Irak’taki kökleri en az 3.yüzyıla kadar uzanır.
İslam fetihlerinden önce Irak ve İran’a hakim olan Sasani İmparatorlarının
himayesindeki Nesturi Hristiyanları, Abbasi yönetiminde nüfuzlu mevkilere
getirildiler. Bununla birlikte Osmanlı dönemine gelindiğinde sayıları ve
nüfusları epey bir azalmıştı.
Osmanlılar
dönemine gelindiğinde Hristiyan tacirler Arap şehirleri içerisinde ve
arasındaki ticarette önemli rol oynadılar. Bundan başka Ermeniler, İran ve
Hindistan ile karayolu ticaretinde oldukça
etkindiler. 18.yüzyılda Fransa ve İngiltere bölgede gittikçe önemli ticari
güçler haline geldikçe sayıları giderek artan Hristiyan tüccarlar da Avrupa ile
ticarete başladılar. Mısır’da Kıptiler, Osmanlı döneminde valilere ve taşra
eşrafına mali işlerde hizmet ettiler.
Kaynak:
Hathaway, JANE, “Osmanlı Hakimiyetinde Arap Toprakları”, Çeviren:Gül Çağalı
Güven, Sayfa 37-39, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2008
Yorumlar
Yorum Gönder