Çalışma Hayatında Kadının Yeri: Sorunlar, Görüşler ve Çözüm Önerileri


Toplumda eş veya anne olarak görülseler de kadınlar çalışma hayatı içerisinde Cumhuriyet’ten bu yana aktif olarak mevcuttur. Elbette yüzyıllardır süregelen düşünce yapısına binaen kadınlarımızın sadece yemek yapmak, çocuk büyütmek ya da ev temizlemek gibi kimi kesimlerce çağ dışı kimi kesimlerce olağan görevleri yoktur. Aktif çalışma hayatı içerisinde kadınlarımız da yer almakta ve bazı ayrımcılıklara kalmalarına karşın ekonominin içinde belirli ölçütte fayda sağlamaktadırlar. Aynı erkeklerin sağladığı fayda gibi/kadar.

Kadını ekonomik yaşam içerisine iten belirli faktörler elbette vardır. Bu faktörlerin içerisine toplumsal nedenlerin aslında girmesi, kadınlarımızın neden ekonominin içerisine her geçen gün girdiklerini bizlere gösterir. Geçmiş yıllara bakarsak kadınlar, ailelerinin geçimlerini sağlayan erkeklerin yetersiz miktarda para kazanıp evde oluşan yaşam standartının düşmeye başlamasıyla, ek gelir elde etmek için çalışma hayatına dahil oldular. Son yıllardaki dahil olmanın ekonomik gerekçeler yanında ekonomik özgürlük kazanmanın yanında mesleki tatmin gibi nedenlerin oluştuğunu görebiliriz. İşverenlerin, işgören olarak alternatifini oluşturan kadınlar, uzun çalışma saatleri ve düşük ücretlerle alternatif olarak görülmesi, oluşan Mobbing kavramının başlıca etmeni sayılır. Diğer etmenlere bakacak olursak;
·        
       İşe alınmada yaşanan eşitsizlik
·         Ana ve aile yaşamının kadın çalışan için engellenmesi
·         Çocuk sahibi kadınların kreş problemleri
·         Eşit işe eşit ücret ödenmemesi
·         Dünyada olduğu kadar Türkiye’de yaygın olan cinsiyete dayalı ayrımcılık
·         İşyerinde yaşanan taciz/tecavüz olayları

Çocukluklarından itibaren kadınların çalışma hayatında yer almayacak gibi yetiştirilmeleri ve özellikle az gelişmiş bölgelerde eğitim haklarının ellerinden alınması gibi sebepler çalışma hayatında belki de aktif olarak daha iyi şartlarda çalışabilecek kadınların alternatiflerini sınırlandırmakta ve niteliklerine uygun işlere yerleştirilmelerini engellemektedir. Evlilik ve çocuk doğum sonrası işten ayrılan kadınların tekrar oluşan durumlarını düzelttikten sonra işgücüne katılım oranları, vahim tabloyu gözler önüne sermektedir.

Türkiye, OECD ülkeleri arasında kadınların işgücüne katılım oranları bakımından son sıralarda yer alıyor. 12 yaş üzeri toplam 24,3 milyon kadının işgücüne katılım oranı sadece %27,9 seviyesinde. İşgücüne katılan kadınların %72,3’ü tarım sektöründe yer almakta olup bu katılım “ücretsiz aile işçisi” konumunda adlandırılmaktadır.

Eğitim seviyesi, kadının işgücüne katılımını belirleyen en önemli faktördür. Şehir hayatında yaşamlarını sürdüren kadınlar, aktif olarak çalışma hayatında yer almaktadırlar. Fakülte/yüksekokul mezunu kadınlarda işgücüne katılım oranı %72 seviyesine kadar çıkmaktadır. İlkokul mezunu kadınlarda bu oran %31 seviyelerinde yer almaktadır. Çalışan kadınlar iş ortamında yaşadığı sorunlara ek olarak çocuk bakımı ve ev işleri gibi aileden kaynaklana sorunlarla da karşı karşıyadır. Geleneksel aile yapısı içerisinde baskın rol olan erkek, ev dışı süreçler ve parasal konularda karar verici konumdayken, kadınlar ev içi işler ve çocuk bakımı konusunda tek başlarına karar vermektedir.


Not: Bu yazı, “Kamu örgütlerinde çalışan kadın işgörenlerin çalışma yaşamlarında karşılaştıkları sorunlar üzerine bir araştırma” isimli makaleden çevrilerek yazılmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanal Cephesi Harekatı-1

İyonize Olmayan Radyasyon Kaynakları: Biyolojik Etkileri

19.Yüzyıl Sırp ve Yunan İsyanları