Faşizm ve Mussolini

Faşizm’in kökeni 1920 ve 1930’larda ve 2.Dünya Savaşı sırasında İtalya’da iktidar olan Benito Mussolini’ye dayanır. Bu grup kendilerine gururla Faşist der ve ideolojilerini de Faşizm olarak adlandırırlardı. Faşist ve Faşizm kelimelerinin kökeni aslında İtalyanca “Demet” anlamındaki “Fascio” kelimesinden gelir. Bir demetin tek olandan daha güçlü olacağı düşüncesinden çıkmıştır ve bu da aslında Faşizm’in sembolüdür. Demet sembolüde Mussolini’den binlerce yıl öncesine dayanır. Roma dönemine kadar uzandığı da söylenebilir.

Bu sembol Mussolini iktidara geçmeden önce devrimci kanat tarafından da kullanılıyordu. Bir şekilde değişim için savaşan bir gruptu. Mussolini’de bunlardan farklı değildi. 1914’ün sonu ve 1915’in başlarında Mussolini “Fasci d’Azione Rivoluzionarla” yı kurar. Türkçe anlamı “ Devrimci Hareket Grubu”dur. Bu aslında sosyalist partinin bir fraksiyonuydu. Aslında Mussolini ile Faşizm, Anti-Sosyalizm ile bağlantılandırılır ama 1914’te Avrupa 1.Dünya Savaşı’na girmek üzere iken İtalyan Sosyalist Partisinin ana görüşü İtalya’nın savaşa girmemesi yönündeydi. Ama aralarında bazı fraksiyonlar “Bakın. Bu İtalya’nın hak talep etme şansıdır. İtilaf devletleri yanında savaşa girmeliyiz.” diyen daha milliyetçi grupları içinde barındırıyordu. Yani bu fraksiyonlar içinde daha milliyetçileri de vardı. Mussolini’de savaş taraftarıydı ve güçlü savaş duruşu nedeniyle aslında 1914’te sosyalist bir gazetenin başında iken bu gazeteden kovulmuştu.

1919’a gelindiğinde grup “Fasci İtaliani di Combattimento” adıyla yeniden bir araya geldiler. Bunun Türkçe anlamı “ İtalyan Devrimci Muharebe Birliği” idi. Bunların ideolojileri kurulduklarında hemen doğru bir şekilde kararlaştırılamamıştı. Aslında sadece aşırı milliyetçilik taraftarı olma düşüncesi etrafında kurulmuştu. 1920-1930 arası geliştirilmeye başlandı. Genel itibariyle milliyetçilik denildiği zaman bir grubun çıkarları hakkında konuşulur.

Faşizm genellikle sağ eğilimli bir ideoloji olarak görülür. Ama en saf haliyle ne sağ ne de soldur. Siyasi perdenin en solunda Komunizm ve en sağda da serbest piyasa vardır. Faşistler bu iki cephe içerisinde kendilerini hiçbir tarafta görmediler. Kendilerini ayrı bir yer olarak gördüler. Belki kendilerini sağ ideoloji içerisinde görebilirler. Her ne kadar tamamen serbest piyasa kapitalistleri olmasalar da kesinlikle komünizm-sosyalizm karşıtıydılar. Bu durum onların sağ cenahla bir uyum içerisinde olduğunu gösteriyor. Ama yine de diğer sağ ideolojilerden farklıdır. Onların bakış açısına göre hükümetin ekonomiye tabii olduğu kadar sağcı olmaları mümkün değildi. Ekonomi daha çok milliyetçi çıkarlara hizmet için vardı. Faşistlerin tutunduğu bir diğer ideolojide siyasetin içindeki şiddettir yani siyasetin içinde şiddetin meşru olmasıdır.

Mussolini’nin faşistleri bundan dolayı siyah gömlek giyiyorlardı. Siyah gömlekliler isimli grup paramiliter bir gruptu ve zamanla siyasi kontrolü ele geçirerek şiddet uygulamaya başladılar. Bu stratejiyi Naziler de uyguladı. Onlarda Faşizm ile bağlantılı olarak değerlendirilirler. Saldırı tabur ve birlikleri siyaseti ele geçirmek için kullanıldı. Bir başka tarafları ise Mussolini veya Nazilerden söz edilirken pek fazla demokrasi taraftarı olmamalarıydı. Sadece herşeyin devlet kontrolüne tabi olma isteğiyle kalmıyor, devletin mutlak güce sahip olması gerektiğini savunuyorlardı. En tepede güçlü bir lider ve tek parti olmalıydı. Mussolini için bu Faşistlerdi, Hitler için bu Nazilerdi. Bu son derece totaliter bir yapı idi. Agresif bir dış politika düşüncesi de vardı. Bu agresif dış politika gerçekte kültürel üstünlük dayanıyordu. Nazilerde aşırı ırksal üstünlük de var ayrıca.


Aslında Mussolini, Hitler’i küçük görürdü. Hitler, 1922’de başa geçen Mussolini’yi bir rol model olarak görmüş ve 1923 Birahane Darbesini ondan esinlenerek yapmıştı. Buna rağmen Mussolini, 1920’lerin büyük kısmında Hitler’i pek ciddiye almıyordu. Hitler’in saf ırk düşüncesini tamamen hayal olarak görüyordu çünkü gerçekte saf ırk diye bir şey yoktu. Hitler’in İtalyanların soyunu karışık olarak nitelendirmesinden de haz etmiyordu. Ama Mussolini kendisi İtalyanların kültürel olarak üstün olduğunu düşünüyordu. Bu da onların agresif dış politika için Avrupa ve Afrika da diğer ülkeleri işgal etmek için bahaneleriydi. Faşistler son derece aşırı oldular ama Naziler aynı ideolojinin bir üst versiyonuydular. Mussolini 1920-1930 arasında İngiltere ve Fransa ile aynı safta olmak istiyordu. 1930’ların 2. yarısındaysa  Mussolini ve Hitler birbirlerini yakın buldular. Her ikisi de agresif bir dış politika, başka yerleri ele geçirme ve nüfus için daha fazla yer istiyorlardı. Böylece 2.Dünya Savaşının gelişi hızlandı.    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanal Cephesi Harekatı-1

İyonize Olmayan Radyasyon Kaynakları: Biyolojik Etkileri

19.Yüzyıl Sırp ve Yunan İsyanları