Batı bizi kıskanıyor mu?


Ülkemizdeki mevcut kaynaklar, doğal zenginlikler ve bunların üretimi sonucu alınabilecek çıktıyla beraber vatandaşlarımızın insanca yaşayabileceği nüfus oranı belli. Örnek verecek olursak bu sayıyı 30-40 milyon arası verebiliriz. Günümüzdeki sayı ile birlikte insanlarımızı gerekli standartlarda yaşatabileceğimiz, insani şartlarda para kazandırabileceğimiz ve iş imkanlarını sunabileceğimiz bir nüfus yok. Olsaydı ki 30 ila 40 milyon arası bir nüfus, belirli şartlarda bu imkanlar elbette sağlanabilirdi.

Nüfusumuz 80 milyon ve üzerine son 10 yılda tam sayı verilmemekle beraber 5 ila 7 milyon arası Suriye, Irak, Afganistan, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Azerbaycan ve diğer geri kalmış ülkelerden insanlar geldi. Bu gelenler normal nüfus sayımına dahil edilmiyor. Düşünün sadece 2011-2017 arasında 4 milyona yakın Suriyeli mülteci geldi ve bunların kamplarda planlaması yapılmadığı için ülke içerisinde ucuz işgücü oluşturdular.

Asgari ücret ülkemizde 350 Euro yani AB içerisindeki 28 ülke arasında 26. Sırada. Son iki ülkeyi ise Romanya-275 Euro ve Bulgaristan-235 Euro oluşturuyor. Romanya ve Bulgaristan’daki enflasyon ortalaması nispeten daha düşük olduğu için maaşlarda hemen hemen yetebilir seviyelerde. Ücreti 350 Euro olarak hesapladık ve 80 milyon kişiyiz. Herkesin bir alternatifi mevcut. Hem işçi hem de işverenin. Ama para işverende olduğu için daha fazla alternatife sahip. Sonuç olarak aynı işi yapacak yüzbinlerce insan var.

80 milyon kişinin tamamını insanca yaşayabileceği bir altyapı, eğitim sistemi, üretim kapasitesi, teknolojik yatırımlar veya Ar-Ge çalışması...Aklınıza ne geliyorsa bir zenginliğimiz yok güzel ülkemizde.  Kapasite, üretim, artı değer, yatırım ve sanayi belli. Bu oranları 80 milyon kişiye paylaştırmak istersek ortaya sonuç resmi %12, gençler arasında %25 ve gerçekte %40’lara varan işsizlik, işveren arası işçi alternatif fazlalığı ve nepotizm.
Hayal edilen ülkede işsizlik oranının %1-3 seviyelerine kadar indiği, asgari ücretin en az 700-900 arası olduğu ki bu rakamı sadece vasıfsız ve eğitimsiz insanların kazandığı, üniversite mezunu olmanın ayrıcalık sayıldığı ve yabancı dil bilmenin daha bir ayrıcalık olduğunu varsaymak istiyoruz fakat üst kesimi 3-5 kişi tutmuş ve mevcut sermayede onların tekelinde olduğu için pastadan bize düşen pay haliyle kuş kadar oluyor. Türkiye’nin yukarıdaki durumda olma ihtimali zor. Popülist yaklaşmamakta fayda var.


Hayalini kurduğumuz sistem Hollanda, Belçika, Norveç, Finlandiya, İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde var. Nüfusları 10 milyonu geçmeyen bu ülkelerde bizlerin 1 aylık asgari ücret olarak aldığı parayı oranın vatandaşları 1 haftada alıyor. Yeni mezunlarına da asgari ücret yada daha aşağısı değil üst rakamlardan maaş veriyorlar. Zaten yeni mezun birisi üniversiteden donanımlı mezun oluyor ve maaş-performans birbirini dengeliyor. Asgari ücreti ise vasıfsız işçiler ve yarı zamanlı çalışan üniversite öğrencileri alıyor. Yani Batı’nın 80 milyonluk gelişmekte olan bir ülkeyi kıskanması biraz tuhaf gelebilir sizlere. Kıskanılacak da çok bir durum yok açıkçası. Ha AB ülke vatandaşları, bizim ülkemize kimlikleriyle girip biz onların ülkesine vize ile giriyorsak kimin kimden üstün olduğu da tartışılabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kanal Cephesi Harekatı-1

İyonize Olmayan Radyasyon Kaynakları: Biyolojik Etkileri

19.Yüzyıl Sırp ve Yunan İsyanları